Allah’a şükretmek ve istemek çok daha
önemli.
Denizli’nin sanayileşmeye başlaması
DEGİAD’ın kurulmasıyla aynı yıllardadır.
Sanayileşmeye başlayan şehirlerin birçok
ihtiyaçları ve önemli sorunları oluşur. Bizde
DEGİAD olarak şehrimizi bekleyen sorun-
ların neler olabileceği, bu sorunlar oluş-
madan alınabilecek önlemler neler olabilir
bir araştırma yaptırmak istedik. Dönemin
Pamukkale Üniversitesi Rektörü Arif Akşit
hocama giderek konuyu paylaştım. Arif
hocamda beni Feyzullah EROĞLU hoca-
ma yönlendirdi. Feyzullah hocam “Kentleş-
me ve Sanayileşme Sürecinde Denizli’nin
Muhtemel Problemleri ve Çözüm Yolları”
isminde bir kitapçık hazırladı ve yayınladık.
Kitapçıktaki konuları Çatal Çeşme Oda Ti-
yatrosunda düzenlediğimiz ve tüm vekille-
rimizin de katıldığı bir panelde de masaya
yatırarak tartıştık. Daha sonraki yıllarda
hepimiz sevgili Feyzullah hocamızın tes-
pitlerinin ve çözümlerinin ne kadar yerinde
olduğunu yaşayarak gördük.
Denizli Kültür ve Eğitim Vakfı
(DEKEV)
Atatürk ilke ve prensiplerini benimsemiş,
laik ve çağdaş bir vakıf olan Denizli Kültür
ve Eğitim Vakfı 1998 yılında yapılan bir ge-
nel kurulda; Ali ve İsmet Abalıoğlu, Müjdat
Keçeci, Hüseyin ve Vedat Erikoğlu, Musta-
fa Kaynak, Selami Urhan ve bir kısım işa-
damıyla birlikte beni de kurucu üye olarak
aralarına kabul ettiler ve daha sonra da
yönetim kurulunu oluşturma görevini verdi-
ler. Yönetim olarak ilk işimiz Belediyenin bir
dönem kreş olarak kullandığı binayı kirala-
yıp, tadilat yaparak, Erkek Öğrenci Yurdu
haline getirmek oldu. Belediye Başkanlığı
seçimlerinden sonra kiracısı olduğumuz
Denizli Belediyesi yurt binamızı boşaltma-
mızı istedi. DEKEV olarak hemen yer ara-
yışına gittik, arsamızı aldık ve binamızı da
17 ay gibi bir sürede tamamlayarak öğren-
cilerimizin hizmetine açtık. Atatürk Erkek
Öğrenci Yurdu’muz Türkiye’deki Atatürkçü,
Laik ve Çağdaş ilk yurtlardan biridir. Tur-
han Ülkü, Metin Saydal, Ali Marım ve Ka-
zım Arslan’ın yurdun yapılmasında emekleri
çoktur. Yurdun yapımı için ziyaret ettiğimiz
hayırseverlerimiz bizi hiç boş çevirmediler.
Vakıf yönetim kurulu başkanlığını 2013 yı-
lında bıraktım.
Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür
Vakfı olarak, Denizli Dergisiyle şehrimize
çok önemli bir Kültür katkısı koyuyorsunuz.
Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyo-
rum.
FARUK İNCEOĞLU
Öncelikle böyle bir toplantı organize
ettiğiniz için teşekkür ederim. Aslında bu
derginin nasıl oluştuğuna çok kısa burada
değinmek isterim. Bu dergi bir aile yemeği
muhabbeti sırasında doğdu aslında. Filmi
geri sararsak; o sohbet sırasında Demir-
ci Vakası’ndan bahsetmiştim, Ali Abi onu
çok heyecanlı buldu. Derken sonra Ömer
Gökmen geldi, Ömer de farklı şeylerden
bahsetti yerel tarih konusunda. Makine
mühendisleri odasında abilerimizi ve tarih
hocalarını davet ettiğimiz toplantılar yap-
tık, 10-15 toplantı yaptık. Ve dergimiz bu
şekilde doğdu. Denizli’nin eski hafızalarını
buraya davet etmek, gerçekten o toplantı-
ların bir benzeri gibi oldu. Şimdi birçok şeyi
yeni öğrendiğim için çok mutlu oldum ger-
çekten. Hepinize yaptığınız hizmetlerden
dolayı teşekkür ederiz.
Duyduğum bir hikaye var; İkinci Harp
Savaşı’nda Yunanlı mülteciler gelmiş De-
nizli’ye bazı okullarda misafir edilmişler.
Şimdi bu konu bizim misafirperverliğimizi
vurgulamak adına çok önemli. Çok hoş bir
hikaye, çünkü savaş yılarında Yunanlıların
ülkesi işgal edilmiş ve kaçarak bize sığın-
mışlar, bu hoş işte.
Ben ilkokul çağlarındaydım, çok güzel bir
kadın bir de çocuk heykeli vardı. Denizli’nin
modern tarafını gösteren sembol olduğu-
nu düşünüyorum. O heykel şimdi Üniversi-
te’nin Gölbahçe’deki sosyal tesislerinin içe-
risindeymiş. Kentin içerisinde olmasını ben
önemli buluyordum.
Lise yıllarımda ilkokul hocamı ziyare-
te gittiğim bir sırada bana şey demişti ki
“Denizli çok tutucu bir kent aslında”. Ben
o zamanlar biraz alındım “Neden hocam”
dedim. “Mesela, 50’li yıllarda Denizli’ye
tazyikli su gelecek dediler, Denizliler karşı
çıktı” dedi.Tren hattında da aynı şey olmuş.
Tren hattı Aydın’dan sonra Denizli’ye gele-
cekmiş, Denizli’liler kabul etmemişler. “Bize
gelmesin” demişler, onun için tren hattı
Goncalı’dan geçer. Sonra bakmışlar iyi bir
şey, pişman olmuşlar, hattı tekrar alıp Gon-
calı’dan Denizli’ye bağlamışlar.
10 sene önce, biz bir grup 10 arkadaş
bir dernek kurduk; Kratoryum diye. Alman-
ya’dan bir arkadaşım vardı, burada onun
desteği ile dönemin Belediye Başkanı Ay-
gören ve valisi de dahil olmak üzere birçok
kişiyi aldık İstanbul’a götürdük. Orada Crea
World vardı, Ericson’un kurduğu bir plat-
form. Genç birçok arkadaşı topladık etra-
fımıza. Her hafta birkaç sabah toplanıyor-
duk, neler yapabileceğimizi düşünüyorduk,
konuşuyorduk. İnanılmaz bir güzel proje
çıkıyordu; bugün telefonlarımızda update
dediğimiz olayı yapacaktık. Daha sonra
vali bey de destek verdi; “İnanılmaz güzel
bir proje, destekliyorum” dedi. Unesco’dan
destek almak söz konusuydu. “Bir toplan-
tı düzenleyin ben de geleceğim. Sanayici
arkadaşlar da gelsin, destekleyelim ve bü-
yütelim” dedi. Toplantı yaptık. Ama o top-
lantı büyük bir hayal kırıklığı oldu. O zaman
üniversitenin rektörü Kazdağlı’ydı. Gelirken
birlikte bilişim bölümü başkanını getir-
miş gelmiş. Biz daha lafa girmeden “Size
ne oluyor, böyle bir şey yapmak gerekirse
üniversite yapar” dedi. Sonra da sanayici
bir duayenimiz çıktı “Ayağı yere basan iş-
ler yapın” dedi. Halbuki oradaki çocukların
hepsi bilgisayar bilen, kimisi yazılım yapan
insanlardı. Bir anda bütün şevkimiz söndü,
umutlarımız söndü sonra vali Ziya Göksu
da anladı durumu, “Siz bir toplantı düzen-
leyin” dedi. Sonra kulağıma fısıldadı “Bu
sanayiciyi çağırmayın Üniversiteyle yapın
toplantıyı” dedi. Aynı kavgayı üniversite-
de de yaptık. Unesco temsilcisi geldi, bize
maddi destek vereceklerdi. Çünkü böyle bir
şey ilk defa Anadolu’dan geldiği için bize
maddi destek ve eğitim verecekler. Ma-
alesef Unesco temsilcisi kadın giderken
döndü bana “Siz biraz daha aranızda birlik
sağlayın da ben ondan sonra geleyim” dedi,
gitti. Halen unutamam, bütün arkadaş-
lar büyük hayal kırıklığı yaşadık. Bir daha
toplanmadık bile. Eğer o tarihte olsaydı,
inanıyorum orada yetişen çocuklar bugün
telefonlardaki update programını yazacak-
lardı. Denizli belki Hindistan’da olduğu gibi
bir merkez olacaktı. Bunlar da hayatın ger-
çekleri eminim ki sizler de çalışmanlarınız
yaparken buna benzer hikayeler yaşadınız.
Biraz önce anlattıklarınızı dinleyince aklıma
geldi.
16