SALİH BOZBAY
Eski Denizli
Ben şu an en yaşlı katılımcılardan biriyim,
sizlerin dedeleriyle burada oturmuş kalkmış
insanım. Bu nedenle eski Denizli’yi size bi-
raz anlatmak istiyorum.
Taa Zeytinköy’ün üzerinden tutun da
taa Göveçlik’e kadar Denizli’nin her tara-
fı mükemmel ağaçlarla, bağlarla kaplıydı.
Bülbüllerin ötüşü, kuşların sesleri ve yazın
leyleklerin geldiğini görmek çok güzeldi.
Bağlar arasında öten keklikler olurdu. Kar-
cı’da yukarıda mesela daha ziyade sanat
işleyenler vardı. Karcı’da kiremit yapılırdı,
testi yapılırdı.
Evlerde eskiden hanımlarımız küllü suyu
biriktirirdi. Onun berisinden inin aşağıya,
Göveçlik vardı. Orada tezgahlar kurulur yer-
li mallar üretilirdi. Beri tarafta tabakhane-
den aldıkları keçi kıllarıyla beraber hararlar
yapılır, saman çuvalları yapılır. Ve hayvan-
lara yularlar yapılır, torbalar yapılır. Daha
ileriye gittiğimizde Çamlık’ta mesela, hep
sanatkârlar vardı. Küçük küçük işletmeciler
vardı. Bu gün onların hiç birisi de el sanat-
ları olarak ta işlenmemektedirler. Bu benim
söylediklerim 1967 senesinden evvelki za-
manlar ait şeyler.
Candoğan zamanında Denizli’de imar
planı çizilirken, ben kendilerine şöyle de-
dim. ”Denizli’nin bütün yollarını açacaksanız
açın, fakat Denizli’ye dokunmayın, özellikle
üç dört mahallesine” dedim. Şimdi beledi-
yemizin bir çalışması var, yani ben kendi-
lerini tebrik ederim, bazı evleri tamir edi-
yorlar ve yeniden kullanıma kazandırıyorlar,
Denizli halkının kullanımına açıyorlar.
Eskiden istasyon caddesine bakıldığı za-
man da hep bahçeli ne güzel evler vardı.
Bunların hepsi yıkılıp yerine apartman ya-
pıldı mesela. Buralara ruhsat verenlerde
büyük kabahat olduğunu düşünüyorum.
Ben kendilerine o zaman da söyledim. Es-
naf odalarının başkanı sıfatıyla ben 1961
senesinde Fransa’ya gittim. Oralarda gez-
dik, gördük. Sonra 76 senesinde bir defa
daha gittim. Sonra 86 senesinde de gittim
gördüm; binalar aynen duruyor. İngiltere’de
mesela, hani bizlerin dedelerimizin iki katlı
tuğlalı evleri gibi evler, hala duruyor.Oysa
bizim burada eski binalaryıkılıyor, yenisi ya-
pılıyor. Mesela Denizli’de en eski ev bizim
evdi, yaktılar.
Denizli’de daha ziyade el sanatları üze-
rinde uğraşırken en çok Babadağ’a göç
edildi, tezgâhlar kurulmaya başladı. Halkın
bazıları bunlardan rahatsız olmaya başla-
dılar.Ben 1957 senesinde ilk Sanayi Site-
si’nin Kayseri’de kurulduğunu öğrendim.
O zaman bir kez gittim, baktım, geldim.
Denizli’de ilk sanayi sitesi kurulurken bi-
zim orada kooperatif kuruldu, en son Nuri
(Erikoğlu) abi bitirdi.Küçük esnaf çarşının
içinde şurda burda tamirciler vardı.Bunlar-
dan esinlenerek ben 3 tane sanayi sitesi
kurdum ve bunların başkanlığını yaptım.
Ankara’da Esnaf Sanatkârları Kredi Ku-
ruluşları vardı, orada ikinci başkanlıklar
yaptım,uzun müddet görev yaptım. Diğer
yanda orada bir muhitim olmakla bera-
ber, gençlerin okuması için hayli yardımcı
oldum. Ankara’da bir tane Esnaf ve Sanat-
karları Eskimtaş diye bir anonim şirketi
kurduk, çok güzel büyüdü. Ama şimdi ne
durumdadır bilmiyorum. Böylelikle orada
42 sene görev yaptım.
Bu yanda da burada kurulmuş olan imam
hatip okuluna, çıraklık okuluna ve diğer
yandan da sanayi sitelerine olmak üzere
bir de Bağkur’la beraber getirmek suretiyle
çalışmalarımız oldu. Bağkur’un kuruluşunda
yine emeğimiz vardır esnaf teşkilatı olarak.
Denizli hastanesinde yaklaşık 12 sene
görev yaptık. Üniversitenin kuruluşunda
mütevelli heyetindeydik.Üniversiteye ilk te-
şebbüsümüzde Ticaret Odası, Sanayi Oda-
sı vardı ve bugünlere geldik.
Hayatım boyunca Esnaf teşkilatının bü-
tün kuruluşlarında bulundum. Isparta, Bur-
dur, Uşak, Antalya esnaf teşkilatlarında
görevli olarak gittim. İtalya’nın Floransa
şehrinde, Rusya’da, Almanya’ da düzenle-
nen el sanatları fuarlarına katıldım. İngilte-
re’de bulundum.
Aşağı yukarı Denizli’de 16-17 kuruluşta
görev aldım. Meslektaşlarımın hepsini ko-
operatifleştirdim.
Hikmet Tütüncüoğlu isminde bir arkada-
şımız vardı.Çok çalışkandı, Delikliçınar’da
güzel bir manifatura mağazaları vardı.
Daha ozamanlar Denizli’de böyle bir teşeb-
büs yokken hatta Türkiye’de yokken Deniz-
li’de radyo yapacağım diye ayağa kalktı ve
ilk radyoyu yaptı ve başardı. Hareketliydi.
Ama ne var ki ömrü vefa etmedi.
Ben hatırıma gelmişken söylemek iste-
dim. Denizli’de mesela çok güzel hayırsever
insanlar var. Bunlar hepsi de bir bakıma ge-
çicidir. Bana göre, “Denizli’de İz Bırakanlar”
diye bir programın yapılması şart.
YURDAL DANIŞMAN
Bütan gazlarını Denizli’ye ilk getirin ve
gaz ocağıyla yemek pişiren, Denizlili’ye
bütan gazını tanıtan kişiyimdir. O zaman-
lar Denizlili pompalı gaz ocağına alışmış.
Bu tüpleri biz nasıl alacağız, bu patlar,
ev havaya uçar diye önceleri çok korktu-
lar. Ama büyük bir sabır göstererek anlat-
tık tehlikeli olan durumları. Elli sene bitti,
geçen sene bıraktık daha işleri, devrettik
evlatlara. Bir anımı anlatayım; bir postane
müdürü vardı.
Tehlikeli diye tüp almak istemedi, pom-
palı ocak kullanıyordu evinde. Bu arada ko-
nuşma münakaşaya dönüştü, hakaret et-
meye başladı, çıktı gitti. Ama 1 hafta sonra
ağlayarak geldi dedi ki, pompalı ocakları
alev almış evde, hanımı cayır cayır yanmış.
Vilayetin binasını yapımında bütün Bul-
danlıların birer lirası vardır.
25